VfB Stuttgart Hakkında Gerçekler: Takım Ne Kadar İyi?

Futbol dünyasında herkesin bildiği ama tam olarak tanımadığı takımlar vardır. VfB Stuttgart da böyle; Almanya’da köklü bir geçmişe sahip, yıllardır Bundesliga’da adından söz ettiren ama bazen perde arkasında kalanlarıyla merak uyandıran bir kulüp. Stuttgart’ı sadece tabelada aldığı sonuçlardan ibaret sananlar, hikayenin büyük kısmını kaçırıyor. Çünkü bu takım, hem tarihiyle hem de günümüzdeki yükselişiyle futbolun ne kadar inişli çıkışlı bir yolculuk olduğunu gözler önüne seriyor. Hadi, Stuttgart gerçekten iyi bir takım mı, detaylarına birlikte bakalım.
VfB Stuttgart’ın Tarihçesi ve DNA’sı
Stuttgart’ın geçmişine göz atınca “Köklü kulüp ne demek?” çok net anlaşılıyor. 1893 yılında kurulan VfB Stuttgart, Almanya’da en eski futbol kulüplerinden biri. Savaş yıllarına, ekonomik krizlere, lig değişimlerine rağmen ayakta kalması bile büyük iş. Bundesliga kurulduğundan beri bu ligde 55 sezondan fazla oynayarak toplamda beş şampiyonluk kazanmış bir takımdan söz ediyoruz; bunlar sırasıyla 1950, 1952, 1984, 1992 ve 2007 yılları.
Ancak Stuttgart’ı özel kılan sadece şampiyonluk sayısı değil. Takım Almanya’nın güneyinin en büyük futbol temsilcilerinden biri ve altyapısı Almanya’da örnek gösterilir. Bu takımda yetişip de adını Avrupa’ya yazdıran çok futbolcu var. Mesela Sami Khedira, Mario Gomez, Joshua Kimmich burada futbola adım atanlardan. Altyapıdan her sezon A takıma yeni oyuncu kazandırma oranları Almanya ortalamasının çok üstünde. Stuttgart’ın DNA’sında yenilenme, gençlere şans verme, dayanıklılık ve mücadele etmek var.
Kulüp, taraftarıyla da Almanya standartlarında özel bir yere sahip. Mercedes-Benz Arena’daki doluluk oranları %97 civarında. 2023-24 sezonunda pandemi sonrası tekrar açılan tribünler, ortalama 55.000 kişiyle Bundesliga rekorlarını zorluyor. Stuttgart’ın maç günleri şehirde hayat adeta durur. Bu bağlılık, oyuncular üzerinde hem baskı hem de motivasyon kaynağı. Bazı sezonlarda inişler çıkışlar olmasına rağmen, bu kadar kalabalık ve sadık bir taraftar kitlesinin desteğini arkasında hissedebilmek büyük avantaj.
Başarılar, Kırılma Anları ve Avrupa Serüveni
VfB Stuttgart’ın zirveye oynadığı veya dibe vurduğu zamanlar var. 1980’ler ve 1990’ların başı, Stuttgart’ın altın çağı. 1984'te Bundesliga şampiyonluğu, 1989’da Almanya Kupası zaferi ve 1992’deki ikinci lig şampiyonluğu hâlâ anlatılır. 2007’de Armin Veh yönetiminde gelen şampiyonluk hâlâ hafızalarda. Wolfsburg’daki gibi “para kazandı, şampiyon oldu” değil; genç isimlerle, takım oyunu ve akıllı transfer politikalarıyla gelen bir başarıydı bu.
Her kulübün hikâyesinde düşüşler olur. Stuttgart için en dramatik dönemlerden biri 2016 ve 2019’daki küme düşüşleriydi. Bundesliga’dan çıktıkları anlarda taraftar gözyaşlarına boğulsa da, takım bir yıl içinde geri dönerek ne kadar dirençli olduğunu gösterdi. Her gerilemede, özellikle de Bundesliga 2’ye düştüklerinde, yeniden yapılanma işlerliğini ortaya koydu. Bu arada finansal zorluklar da yaşandı; takım borç batağına saplanmadı fakat transferlerde daha seçici olmak zorunda kaldı.
Uluslararası başarıya gelince, Stuttgart her zaman en büyük Avrupa takımlarıyla kafa kafaya mücadele etmedi. Yine de UEFA Kupası’nda 1989’da yarı finale çıkmaları, 2003’te Şampiyonlar Ligi’nde Manchester United ve Rangers gibi devleri yenmeleri unutulmayan anlardan. Takım Orta Avrupa futbolunun disiplinli ama teknik yönünü iyi yansıttı. Avrupa kupalarında çok ilerleyemese de, Stuttgart rakiplerine her zaman dirençli ve sürpriz yapabilecek bir takım olarak görüldü.
Aşağıda, Stuttgart’ın son 20 yıldaki Bundesliga performansını görebileceğin bir tablo var:
Sezon | Ligdeki Sırası | Puan |
---|---|---|
2004-05 | 5 | 58 |
2006-07 | 1 | 70 |
2013-14 | 15 | 32 |
2015-16 | 17 (küme düştü) | 33 |
2019-20 | 2. Bundesliga'dan yükseldi | 58 |
2022-23 | 16 (play-out) | 33 |
2023-24 | 2 | 73 |
Bu tablo, Stuttgart'ın bazen üstte, bazen hayatta kalma mücadelesinde debelendiğini açıkça gösteriyor. Bir sezon kıl payı düşmekten kurtulan kulüp, bir sonraki sezon ilk beşte bitirebiliyor. Takımın istikrarsız gibi görünen bu performansı aslında esnekliğinin göstergesi.

Stuttgart’ın Kadrosu ve Potansiyel Yıldızları
Günün sonunda takım ne kadar iyi sorusunun cevabı, sahadaki kadroya bakmadan verilemez. Stuttgart, yıllar boyunca yetenekli isimleri parlatıp dünya vitrinine sundu. Şimdiye kadar Mesut Özil ve İlkay Gündoğan gibi Türk asıllı oyuncuların yolunun Stuttgart altyapısından geçmemiş olması şaşırtıcı; ama Khedira, Gomez ve Kimmich gibi yıldızlar bu geleneğin örneği.
2024-25 sezonundaki kadroya baktığımızda genç, dinamik, atletik ve teknik oyuncular ön planda. Japon oyuncu Hiroki Ito savunmanın kalesi, geçtiğimiz sezon takımına 3 gol ve 2 asist gibi bek için yüksek katkı yaptı. Forvette Serhou Guirassy, golcülüğüyle Avrupa kulüplerinin transfer listesinde. Onu 2023-24 sezonunda 28 golle Bundesliga 2’ncisi yaptı. Orta sahada Chris Führich’in yaratıcı oyunu, Enzo Millot’un bitmeyen enerjisi takım kurgusunda fark yaratıyor. Elbette, bu gençlerin yanında deneyimli isimler de var. Waldemar Anton gibi takım kaptanları saha içi liderliğinde kilit rol üstleniyor.
Stuttgart’ın transfer politikasında kulübü özel kılan şey, yıldız avcılığından ziyade potansiyel avcılığı. Yani, Bundesliga’da daha çok “parladı gitti” dedirtecek isimler yaratmak peşindeler. Maddi açıdan Bayern Münih ile yarışmaları mümkün değil; bunun yerine, gençleri erken yaşta keşfedip hem kendi bütçelerine uygun gelişim yolu hem de Almanya futboluna sürekli yeni kan sağlama prensibine odaklanıyorlar. Scout ekibi özellikle Fransa, Belçika, Hollanda ve Japonya gibi ülkelerde sıkı takipte.
Kadroya bakınca gözden kaçan bir detay, takımın ruhunu çok fazla yitirmemiş olması. Yabancı transferler olsa da, yerli oyuncu oranı klasik Alman mantığını koruyor. Oyuncu profilleri takım oyunu, sabırlı paslaşma, kontra ataklarda ani hızlanma ve baskıda topu geri kazanma gibi Alman futbolunun günümüz gerekliliklerine uygun. Haliyle takım izlenirken bir yandan eski stil futbol romantizmi, bir yandan da modern futbolun temposunu görebilirsin.
Avantajlar, Zorluklar ve Stuttgart’ın Geleceği
Stuttgart iyi bir takım mı sorusunun cevabı aslında şu basit formülde gizli; elindeki imkanlarla en iyisini çıkarabiliyor mu? Stuttgart, finansal olarak Bundesliga’nın devleriyle yarışmıyor, ama VfB Stuttgart sürekli ayakta kalmayı başarıyor. Takımın önündeki ilk avantaj altyapısı. Her sezon bir, hatta bazen üç-dört genç oyuncuyu A takıma çıkartacak kadar iyi bir eğitim altyapısına sahipler. Bu da hem sportif başarı, hem de finansal sürdürülebilirlik sağlıyor.
Antrenman tesisleri Almanya’daki en iyi birkaç merkezden biri. Bu sayede hem genç oyunculara, hem de A takım futbolcularına Avrupa standartlarında olanak sunuluyor. Taraftar desteği de her zaman kulübü ayakta tutan en önemli faktörlerden. Şehir kulübüyle adeta bütünleşmiş durumda.
Zorluklara gelirsek; Stuttgart gibi orta sınıf Alman kulüpleri sürekli kadrosunu koruyamıyor. Her parlayan yıldız, büyük kulüplerden teklif aldığında gitmek isteyebiliyor ve bu döngü devam ediyor. Ayrıca, yüksek maaşlı transferler yapmak için elleri kolları pek bağlı. Yani istedikleri her futbolcuyu takıma katamıyorlar. Buna rağmen, her sezon başta „düşme adayı“ denilirken, antrenör değişimleri ve sportif direktörün doğru adımlarıyla ilk beşe kadar çıkabiliyorlar.
2025 itibarıyla Stuttgart’ın geleceğine dair en büyük umut, kulübün altyapı modeli ve doğru yapılanmaya devam etmesinde yatıyor. Yönetimdeki istikrar, finansal disiplinden taviz vermemeleri uzun vadede kulübü daha yukarı taşımaya aday. Birkaç yıl üst üste Avrupa kupalarına katılım ve istikrarlı lig performansı yakalayabilirlerse, yeniden sürpriz şampiyon adayları arasında adı geçeceklerdir.
Bu kadar soru işareti arasında net bir gerçek var: Stuttgart, sıradan bir Bundesliga takımı değil. Hem inişleriyle hem çıkışlarıyla futbolun gerçek yüzünü gösteriyorlar. Bir sezon diğerine hiç benzemiyor ama her zaman mutlaka akılda kalacak bir hikaye, yeni bir yıldız ya da unutulmaz bir geri dönüş sunmayı başarıyorlar.